Bugün, Türkiye’nin ve İslam dünyasının yetiştirdiği en önemli liderlerden biri olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı rahmet, minnet ve dualarla anıyoruz. O, hayatını sadece kendi şahsi çıkarlarına değil, milletine, devletine ve İslam ümmetine adamış, büyük bir dava adamıydı. Ekonomiden siyasete, sanayiden uluslararası ilişkilere kadar her alanda ülkemizin kalkınması ve İslam dünyasının birlik içinde hareket etmesi için çaba göstermiştir. Ancak bu yolda türlü engellerle, baskılarla, haksızlıklarla ve sistematik mobbingle mücadele etmek zorunda kalmıştır. Gelin, bu büyük devlet adamının hizmetlerini ve karşılaştığı zorlukları birlikte hatırlayalım.
Bir Bilim Adamından Devlet Adamına
Necmettin Erbakan, 1926 yılında Sinop’ta doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde makine mühendisliği eğitimi aldı ve kısa sürede akademik kariyerinde büyük başarılar elde etti. Genç yaşta doçent olan Erbakan, Almanya’da önemli sanayi çalışmalarına imza attı ve Türkiye’ye döndüğünde milli sanayi hamlesini başlatmayı hedefledi. Ancak Türkiye’de yerleşik sistem, onun bu vizyonuna karşı direndi. Erbakan’ın kurduğu Gümüş Motor Fabrikası, ülkemizin sanayi alanında dışa bağımlılığını azaltmayı amaçlarken, çeşitli engellerle karşı karşıya kaldı.
Ancak Erbakan hiçbir zaman vazgeçmedi. 1969 yılında siyasete atılarak Konya’dan bağımsız milletvekili seçildi ve kısa süre içinde Milli Görüş hareketinin temellerini attı. Daha sonra kurduğu Milli Nizam Partisi (MNP) ve ardından Milli Selamet Partisi (MSP) ile Türkiye’nin siyaset sahnesinde yerini aldı.
Milli Görüş ve Ekonomik Kalkınma Hamlesi
Erbakan’ın siyasetteki en büyük hedeflerinden biri Türkiye’nin ekonomik olarak bağımsız hale gelmesiydi. “Ağır Sanayi Hamlesi” olarak bilinen projeleriyle Türkiye’yi yerli ve milli üretime yönlendirmek istedi. Onun başlattığı sanayi yatırımları sayesinde birçok fabrika kuruldu, iş sahaları açıldı ve Türkiye, Batı’nın sadece tüketici pazarı olmaktan çıkıp üretici bir güç haline gelmeye başladı.
Ancak bu adımları atarken büyük engellerle karşılaştı. Ülkemizde yıllardır süregelen Batı’ya bağımlı ekonomik düzeni savunan çevreler, onun yerli sanayi hamlelerini sabote etmeye çalıştı. Batı destekli ekonomik karteller, onun projelerini baltalamak için çeşitli engeller koydu. Ancak Erbakan, hiçbir zaman geri adım atmadı.
D-8 Projesi ve İslam Birliği İdeali
Erbakan, sadece Türkiye’nin değil, tüm İslam dünyasının birlik içinde hareket etmesi gerektiğini savundu. Onun en büyük hayallerinden biri İslam ülkelerinin tek çatı altında birleşerek Batı’nın hegemonyasından kurtulmasıydı. İşte bu hedef doğrultusunda, 1997 yılında Gelişen 8 Ülke (D-8) projesini hayata geçirdi. Türkiye, Pakistan, İran, Endonezya, Mısır, Malezya, Nijerya ve Bangladeş’in katılımıyla oluşturulan bu birlik, İslam dünyasının ekonomik ve siyasi anlamda ortak hareket etmesini amaçlıyordu.
Ancak Batı, bu tür bir organizasyonun kendi çıkarlarına zarar vereceğini düşündü ve iç ve dış baskılarla Erbakan’ın iktidarına darbe vurdu. 28 Şubat süreci, tam da bu noktada devreye sokuldu.
28 Şubat ve Erbakan’a Yapılan Haksızlıklar
Prof. Dr. Necmettin Erbakan, 1996 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı oldu. Refah Partisi ile kurduğu koalisyon hükümeti, ekonomik reformlarla halkın refah seviyesini yükseltmeye başlamıştı. Faizsiz ekonomi modeli, havuz sistemi gibi projelerle devletin kaynaklarının verimli kullanılmasını sağladı. Ancak tüm bu çalışmalar, Batı yanlısı çevreleri ve içimizdeki işbirlikçilerini rahatsız etti.
28 Şubat 1997’de gerçekleştirilen post-modern darbe süreci, Erbakan’ın iktidardan uzaklaştırılmasıyla sonuçlandı. Askeri vesayet ve medya manipülasyonlarıyla Refah-Yol Hükümeti’ne baskı yapıldı, toplumda yapay krizler oluşturuldu. Başörtüsü yasağı, imam hatiplere yönelik kısıtlamalar gibi uygulamalarla inançlı kesim sindirilmeye çalışıldı. Sonunda Erbakan, ülkenin zarar görmemesi adına başbakanlıktan istifa etti. Ancak bu süreçte ona yönelik baskılar bitmedi; siyasetten men edilerek aktif rol alması engellendi.
Ömrünü Adadığı Davanın Mirası
Erbakan, siyasetten yasaklı olduğu dönemlerde bile davasını anlatmaya devam etti. 2000’li yıllarda Saadet Partisi’ni kurarak Milli Görüş çizgisini sürdürdü. Onun hayatı boyunca savunduğu prensipler, Türkiye’nin bugün geldiği noktada büyük rol oynadı. Yerli üretim, bağımsız ekonomi, İslam ülkeleriyle iş birliği gibi politikalar, artık birçok kesim tarafından benimsendi.
Erbakan’ın en büyük mirası, inançlı nesillere yol gösterici olmasıydı. O, sadece bir siyasetçi değil, aynı zamanda bir öğretmendi. Mücadelesi, azmi ve dik duruşuyla İslam dünyasının umudu oldu. Bugün Türkiye’de savunma sanayisinden milli teknoloji hamlesine kadar atılan birçok adım, onun yıllar önce attığı tohumların meyvesidir.
Mücahit Erbakan’ın Vefatı ve Onun Ardında Bıraktığı Miras
Necmettin Erbakan, 27 Şubat 2011 yılında dar-ı bekaya irtihal etti. Onun vefatı, sadece Türkiye için değil, tüm İslam dünyası için büyük bir kayıptı. Ömrü boyunca davası için mücadele eden, adalet ve kalkınma için yılmadan çalışan bu büyük insan, geride silinmez izler bıraktı. O’nun fikirleri ve projeleri, bugün hala birçok siyasetçinin, akademisyenin ve idealist gencin yolunu aydınlatmaktadır.
Mekanı cennet, ruhu şad olsun! Siz Erbakan Hoca’yı İslam ümmetine ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne hizmet etmek istediği için sahte kumpaslarla oyunlar oynayarak partisini kapattınız. Amma Allah onu aziz kıldı, dünya var oldukça hocamız rahmet, minnet, şükran ve dualarla anılacaktır.
Abdurrahim SOLMAZ
ANADOLU AS MEDYA HABER AJANS TİC. LTD. ŞTİ
Yönetim Kurulu Başkanı